Bundan yıllar öncesiydi. Şarkılarda, türkülerde anlatıldığı kadar bir gurbet akşamını yaşıyordum. Adamakıllı bir soğuk vardı dışarıda. Avrupa’nın kuzeyinde, soğuk mu soğuk ayaz mı ayaz bir geceydi. İnsanın içini ısıtmayan kaloriferli bir odada, yağan karın penceremdeki şekline bakıyorum.
Bildiğiniz bir yalnızlık ve meteorolojik bir destek, gökten yere inen. Etraf geceye inat, beyaza çalıyor. Alnımı dayamışım soğuk pencereye, müzik çalarımda efkârlı mı efkârlı parçalar ardı ardına sıralanmış. Edith Piaf mı desem Gilbert Becaud mu, yoksa Leonard Cohen mi, hangi dokunaklı ses vardı bilemiyorum. Anlayacağınız adam gibi bir sükûnet ve yaşamı adam gibi yaşamak için geçerli sebeplerim vardı. Bir ömürlük misafir Erkan Oğur yazısına devam et